Kategoriler

29 Kasım 2015 Pazar

2
yorum
Abin..10 yaşında bir çocuk..

Abin, Mert Efe..
10 yaşında bir çocuk..
O da her yaşıtı gibi resim çektiriyor zaman zaman.
Bir çok anne-baba gibi,
Annesi, babası da onun resmini çekiyor bir çok yerde,
Anı olsun diye.

Abin, Mert Efe..
10 yaşında bir çocuk..
Bir mezarla resim çektiriyor,
Gülümsüyor yine de.
Çünkü kardeşiyle resim çektiriyor.
Çünkü artık o mezarı kardeşi biliyor.
Bu küçük yaşında,
Ölümü biliyor,
Ölene yanıyor,
Öleni özlüyor.

Abin, Mert Efe..
10 yaşında bir çocuk..
Seni çook özlüyor.


Devamı --> »

20 Kasım 2015 Cuma

Gün hesabı..

Artık kendim sayamıyorum, kendim hesaplayamıyorum.
O kadar çok oldu ki.
Sen gideli o kadar çok zaman oldu ki kuzucum.
Sayamıyorum.
Hesaplattım bir programa, ona göre de çok olmuş.
566 gün..
566 acı gün..
566 yanası gün..


Devamı --> »

16 Kasım 2015 Pazartesi

Hoşca kalın..

Ne desem ki buna!
Çıktın yine dedenin omuzlarına, gülücükler saçıyorsun değil mi kuzucum..




Bizi, bu dünyayı izliyorsundur belki şu balkondan etrafı izler gibi..



Hoşcakalın..
İkiniz de..
Hoşca kalın..

Devamı --> »

Bir cenaze töreni daha..

Her cenazede sen mi olacaksın artık kuzucum?
Her ölüm seni mi hatırlatacak acaba?
Dedenin cenazesi..
Yine senin için ağıtlar yakıldı, yine sana ağlandı annecim.
O küçücük bedeninle, o kısacık ömrünle şu devasa acıyı nasıl da atıp gittin bağrımıza hayret.
Tamam, kendimi anlıyorum, kendi acımın büyüklüğünü biliyorum ama bizi tanıyan eş, dost, akrabayı da yakıp kavurmuşsun annecim.
Ölümünün üzerinden geçen 1,5 yıla rağmen dedenin cenazesinde senin için de ağıtlar yakıldı.
Senin için ve benim için tabi.

"Ne zormuş senin bebeğinin acısı.."
"Ne kadar yandın da geçmedi hala.."
"1,5 yıldır senin yüzün niye gülmedi.."

diye diye bana söylenen ağıtlar...

Ve tabi dedenin vefakarlığı..

"Dedesi yalnız bırakmadı torununu.."
"Bak Asil Miran'a bakmaya gitti.."
"Artık üzülme bebeğine, dedesi yanında.."

Annem, kuzum. Aynı evde bir cenaze daha yaşadık, yaşattık biz. Ölümün gerçekliğiyle bir kez daha sarsıldık, bir kez daha yandık. Dört yılda beş cenaze.. Büyük deden, büyük babaannen, sen, diğer büyük deden ve şimdi de deden.. Yine ölüme ağlıyoruz, yine ölüm sonrasına alışıyoruz. Yine mezar taşı konuşuyoruz.

Artık alıştık mı ki acaba?
Ölümü biliyoruz sıcağı sıcağına..

Devamı --> »

14 Kasım 2015 Cumartesi

Cennete selam saldım annem, aldın mı?

Sana selam yolladım dedenle aldın mı kuzucum..
Yanına geldi deden de gördün mü oğlum..
Senin cenaze namazının kılındığı o cami avlusunda, belki aynı tabutta yattı deden..
Senin yanına gideceğini düşünerek kıskandım içten içe.
Keşke dedim sonra, keşke benden de bir parça götürebilse,
Annenden bi ses, bir nefes, bir koku getirebilse sana..
Al oğlum bu annenden dese..

Dünyanın bir ucundan öbür ucuna her türlü şeyi gönderebilirken, en basitinden bir selam salabilirken sevdiklerimize, tüm bu gelişkin teknolojiye kolaylaşan hayat koşullarına rağmen cennete bir zerre bile gönderilmiyormuş annecim.

Oğluma selam söyle dedesi dedim içimden defalarca, tabutun başında çaresizce düşündüm mümkün mü acaba diye. Mümkün mü cennete bir şeyler gönderebilmek? Mümkün mü acaba ölenimizle selam iletmek?

Seni beklediğimi, seni özlediğimi, seni ne kadar sevdiğimi anlatır mı deden sana..

Devamı --> »